Slider

Yayın_Başlığı Yayın_Başlığı Yayın_Başlığı Yayın_Başlığı Yayın_Başlığı

Almanya'da Mülteciler İçin Gerçekten Yer Kalmadı mı?





Almanya mültecilere yönelik sınırlarını genişletirken, ülkede bazı bölgelerden sığınmacılara karşı sesler yükselmeye başladı. Peki Alman vatandaşlarının korkularını ne kadar gerçek? Zeit Online'da yayınlanan Phillip Faigle ülkedeki vatandaşların korkularına açıklık getiriyor.

Almanya diğer ülkelere nazaran çok daha fazla mülteciye kapılarını açıyor…

Rakamlara bakıldığından Almanya’ya 2015 yılının ilk yarsına kadar aldığı toplam 180.000 iltica başvurusu ile Avrupa’nın şimdilerde mülteciler tarafından en çok başvuru da bulunulan ülkesi. Öncelikle bunun kısa bir süre için doğru olduğunu vurgulamak gerek. Ayrıca başvurusu sayısı populasyona oranladığında ise İsveç ve Macaristan Avusturya’dan sonra en fazla iltica başvurusu alan ülkeler arasında. 2014 yılı içinde İsveç’e her 1000 kişi için 8’den fazla iltica başvurusu yapıldı. Bunun yanı sıra devletlerin başvuruların ne kadarını kabul edip etmedikleride önem arz ediyor. İsviçre bu oranda da Almanya’yı geçti, İskandinavya ülkelerine yapılan başvuruların üçte ikisi onaylanırken maalesef Almanya yapılan iltica başvurularının yarısından çok daha fazlasını iptal etti. Kısacası Almanya yalnızca Avrupa’da değil uluslararası seviyede de iltica başvurularını onaylama konusunda ilk sıralarda yer almıyor.

Almanya’da mültecilere yer kalmadı artık…

En sık söylenen şeylerden biri Almanya’da artık mültecileri ağırlayacak yer ve Alman şehirlerinde konaklanacak mekan kalmadığı yönünde. Yer yokken yeni gelen mültecilere nerede ve nasıl yer bulunabilir? Neredeyse tüm Alman gazetelerinde mültecilerin iltica başvuruları sonuçlanınca kadar kaldıkları barınaklarda yer kalmadığına yönelik çok sayıda haber yer alıyor. Gel gelelim Almanya’da birçok şehirde gözle görülebilir bir nüfus azalışı var. Köylerde ve kasabalarda çok sayıda boş apartman mevcut. Hesse eyaletinin Odenwaldkreis şehrinde her 1000 mukime 1 mülteci dahi düşmüyor. Schwandorf-Bavyera’da 1000 mukime 2, yeni gelen mültecilerin en çok tercih ettikleri başkent Berlin’de ise 4.5’un altında mülteci düşüyor. Ülke genelinde ortalama değerlere baktığımızda ise görüyoruzki her 100 mukime toplam 2 sığınmacı düşüyor.

Biz Afrika’nın yarsını kurtarmak zorunda mıyız?

Son yıllarda yeni bir göç akımına şahitlik ediyoruz. Dünya genelinde yaklaşık 60 milyon insan kend ülkelerini terk ediyor. Bu rakam 2. Dünya Savaşından bu yana en yüksek seviyesinde. CSU Bavyera İç İşleri Bakanı Joachim Herrmann konuşmasında; “Afrika’nın yarısı Avrupa’ya geliyor, bizler Afrika’nın sorununu bu şekilde çözemeyiz”, dedi ancak bu söylemde haklı olduğu söylenemez. Çünkü çoğu sığınmacı Afrika’dan gelmiyor. Ayrıca çok az sayıda Afrikalı Avrupa’da korunma isteğinde bulunuyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği istatistiklerine göre mültecilerin büyük bir çoğunluğu -2014 senesi rakamlarına göre 4 milyon sığınmacı- Suriye’den geliyor. Suriye’yi ikinci sırada Afganistan takip ediyor. Almanya’ya gelip iltica başvurusunda bulunan sığınmacıların %30’unu Suriye ve Afganistan’dan gelenler oluşturuyor. Diğer %30’u ise eski Yugoslavya ülkelerinden. En fazla sığınmacının geldiği ilk 10 ülke arasında gösterilen ve bir Afrika ülkesi olan Eritrea’dan gelenlerin ise yalnızca %3’ü sığınma başvurusunda bulunuyor.

Gelenlerin birçoğunun durumu o kadar kötü değil, ellerinde pahalı telefonları bile var…

Birçok sığınmacının elinde pahalı telefon olduğu doğru. Ancak bu ülkelerde telefon ne lüks bir obje ne de bireylerin statüsünün bir göstergesi, sadece dünyanın her yerinden hemen herkesin sahip olduğu gibi elektronik bir cihaz. Günümüzde telefonlar hayatımızdaki iletişim araçlarının en önemlisi. Arap Baharı döneminde göstericlerin çoğu askerin ve polisin saldırılarına karşı birbirlerini telefon sayesinde uyarabildi ve gösterilerini telefon ve sosyal medya sayesinde teşkilatlandırdılar. Bugün yalnızca Suriye’de 20 milyon nüfusa toplam 12 milyon cep telefonu düşüyor. Üretici firmalar bu yayılımı destekliyor. Firmalar buraların geniş bir piyasa olduğunun farkında, bu yüzden piyasaya uygun bir maliyet ve fiyat belirlemesi de yapılıyor. Orta Doğu ülkelerine gönderilmek üzere Apple Amerika’da, kullanılmış ikinci el iPhone telefonları toplayıp, telefonları yeniden düzenledi. Bu nedenle şu anda birçok mültecinin elinde bu pahalı telefonları görüyoruz. Ayrıca unutmayalım ki sığınmacıların sevdikleriyle iletişime geçebilmelerinin tek yolu cep telefonları.

Mülteciler işimizi elimizden alıyor…

Almanya’da en büyük korku mültecilerin vatandaşların işlerini ellerinden alacağı ve Almanya’nın refah düzeyini düşüreceğini yönünde. Ancak gerçek şu ki, Alman ekonomisinin eğitimli iş gücüne ihtiyacı var. Suriye’deki savaştan kaçanların birçoğu da eğitimli insanlar. Alman İş Kurumunun istatistiklerine göre gelenlerin yarısı kalifiye, aralarında akademisyenler dahi var. İşin aslı ise gelen mültecilerin Almanya’da 3 ay boyunca çalışmaları yasak, gerçi isteselerde bir iş bulmaları oldukça zor (9. Paragrafa bakınız).
Almanya’da -nüfus her geçen gün azalıyor. 15 yıl içerisinde Almanya’da yüksek okuldan mezun olup da iş gücüne katılacakların sayısı, emekli olup iş gücünden çekilecek olanların sayısının yarısından çok daha az. 35 yıl içinde bir yıl içinde ölenlerin sayısı doğanların sayısından yarım milyon kadar fazla olacak. Berlin Nüfus ve Kalkınma Enstitüsü’nün yapmış olduğu araştırmaya göre 2030 senesine ulaşıldığında iş gücü piyasasında yaklaşı 7 milyon insan açığı olması bekleniyor. Bu rakam şimdiki iş gücünün yaklaşık altıda birine denk geliyor. Alman ekonomisini uzun dönemde kurtaracak olan şey buraya yerleşip çalışmak isteyen genç nüfus ki Almanya’ya gelen sığınmacıların %90’ını 40 yaşın altında.

Sığınmacıların hepsini beslemek zorundayız ki bu Almanya için büyük bir maliyet…


Almanya 2015 senesinde buraya gelen 400.000 mülteci için yaklaşık 5 milyar Euro harcanacağını düşünüyor. Bu rakamın 1 miltar Euro’su devletten gelecek. 5 milyon oldukça büyük bir rakam. 2014 senesi rakamlarına bakıldığında ise mültecilere yappılan harcamanın yalnızca 2.2 milyar Euro olduğu görülüyor.Ancak 2014 senesinde sığınmacı sayısı bugünün rakamının neredeyse yarısı kadardı. Almanya zaten böyle bir paraya sahip. Bu miktar her sene hanehalkı birikiminden geliyor. Ayrıca 5 milyon Euro hane halkı birikiminden gelen paranın yalnızca %1.8’i demek oluyor. 5 milyon aslında Almanya için çok da büyük bir rakam değil. Almanya her yıl sadece 35 milyar Euro borç faizi ödüyor. Tüm bunların yanı sıra 5 milyon Euro’nun ne kadar ufak bir rakam olduğunu gösteren diğer bir konu ise krizde Almanya’nın 290 milyar Euro sadece bankaları kurtarmak için ödediği.

Mülteciler Hartz-IV’dan çok daha fazla maliyet getiriyor…

Uuzn yıllardır mülteciler sosyal yardım alanların aldıkları yardımın yarısı kadar bir yardım aldılar. 2012 senesinde Anayasa kararı ile mültecilerin hayatlarınınAlman vatandaşları kadar değerli olduğu göz önünde bulunduruldu ve sığınmacıların sosyal yarım alanlarla aynı miktarda yardım almaları gerektiğini onayladı. Mültecilere yapılan yardımın büyük bir kısmı maddi yardım yerine, giyim, yemek, konaklama, ihtiyaç paketleri ve bağışları kapsıyor. Bu yardımlara ek olarak her yetişkin mülteci 130 Euro ve çocuk mülteciler 90 Euro maddi yardım alıyor. Eğer sığınmacılar mülteci kamplarında yaşamıyorlarsa bir miktar daha fazla yardım talebinde bulunabiliyorlar. Ancak halen mültecilere yapılan yardım sosyal yardım alanların toplamından daha fazla bir maliyete neden olmuyor. Mültecilerin devletten gerekenden fazla para yardımı aldığı yönündeki iddialar doğru değil. Bertelsman Kurumu araştırmasına göre 2014 senesinde Alman pasaportuna olmayan kişilerin verg ödemeleri aldıklarını devlet yardımından ortalama 3300 Euro daha fazla. Göçmenler aslında devletin yükünü bir bakıma azaltıyor diyebiliriz. Almanya’ya her yıl şimdikinden 200.000 daha fazla göçmen gelse, her Alman vatandaşının yıllık vergi ödemeleri 400 Euro kadar azalacak.

Balkanlardan gelen mülteciler sadece ekonomik sebeplerden dolay buradalar…

Balkanlarda bir iç savaş yaşanmıyor. Bu nedenle birçok kişi eski Yugoslavya ülkelerinden gelen sığınmacıların Almanya’ya gelme sebeplerinin sadece ekonomik nedenler olduğunu düşünüyor. Balkan ülkelerinin vatandaşları sadece fakirlikten kaçıp daha iyi bir yaşam standardı kazanmak için iltica ediyor. AB Komisyonu araştırmasına göre; özellikle Kosova ve Sırbistan Romanları kendi ülkelerinde çok büyük bir ayrımcılıkla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Pro Asyl Romanların yaşadığı ayrımcılığı şöyle açıklıyor: Romanlar kendi ülkelerinde ev bulamıyor ve genellikle elektrik ve ısıtmanın olmadığı gecekondularda yaşıyor, çocuklarını okula gönderemiyor, iş bulamıyor ve sağlık sistemine dahil edilmiyorlar. Romanlar genelde yoksulluk içinde yaşıyor ve hatta birçoğu açlık çekiyor. Diğer AB ülkeleri vatandaşları AB içerisinde her hangi bir ülkeye gidip iş arayabilirken Romanlara böyle bir imkan verilmiyor. Bu nedenle Finlandiya ve İsviçre gibi ülkeler Kosova ve Sırbistanlı mültecilerin iltica başvurularını onaylıyor. Fransa, Belçika ve İngiltere halen her 5 başvurudan yalnızca brini onaylıyor. Almanya ise bu ülkelerden gelen sığınmacıların iltica başvurularının neredeyse çoğunu iptal ediyor.

Zaten mülteciler çalışmak istemiyor ki…

Birçok mülteci mülteci kamplarında tur atmaktansa çalışmak istiyor. Ancak sığınmacıların iş bulmaları kolay değil. Hukuki olarak mültecilerin ülkeye girmelerini takip eden 3 ay içinde çalışmalarına izin verilmiyor. Sonrasında ise çalışabilmeleri için resmi olarak ilticalarının onaylanması gerekiyor. Sonraki adım ise beklemek. Önce Alman daha sonra AB ülkeleri vatandaşları, İsviçre vatandaşları derken iş kuyruğunun sonunda mülteciler oluyor. Mülteciler bir işe kabuş edildiklerinde İş Kurmu bunun doğruluğunu onaylıyor. Yalnızca iş gücü sıkıntısı çekilen iş kollarında bu kural göz ardı ediliyor. Bunların yanı sıraiş verenlerin çoğu mülteciler hakkında ön yargılı. Acaba yeterli derecede Almanca biliyorlar mı uzun süreli çalışabilecekler mi gibi. Kalifiye işçilerin durumu ise daha da zor. Doktor mühendis gibi iş kollarında çalışmak isteyen mültecilerin başvurularını kendi ülkelerinden yapmaları gerekiyor. Bu da mültecilerin savaş bölgesine tekrar geri dönmeleri demek.

Mülteciler gelecekte evlerine dönmeyecekler…

Mülteciler ve diğer tüm göçmenler Almanya’da uzun süre mi kalıyor? Hayır!Bamf’ın araştırmasına göre göçmenelerin yarısından daha azı 1 yıldan uzun süre Almanya’da kalıyor, %74’ü ise bu ülkede 4 yıldan uzun kalmıyor. Almanya’ya uzun süreli yerleşen göçmenlerin %60’ı Polonya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi diğer AB ülkelerinden geliyor. Diğer bir yanda ise mültecilerin birçoğu kendi istekleriyle kısa sürede ülkelerine dönüyor. Devlet kurumları geri dönmek isteyen mültecileri özel destek programları sunuyor. Geri dönenlerin %80’i Almanya’da yalnızca 1 yıl süre ile kalırken, %6’sı buraya yerleşiyor.Geçtiğimiz yıllarda yarım milyondan fazla mülteci devlet geri dönüş destek yardımı almadan kendi ülkelerine döndüler.
Bertelsman Enstitüsü çalışmasına göre mültecilerin birçoğu ülkeye entegrasyon sağlayamıyor. Mültecilerin ülkeye entegrasyon sorunu yaşamalarının bir sebebi de Alman Kurumlarının sığınma başvurularının uzun sürede bir sonuca bağlanması. Aslında birçok mülteci kendi ülkelerinden uzun süre için ayrılmayı planlamıyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği araştırmasına göre mültecilerin dörtte beşi Pakistan, İran veya Türkiye gibi yakın ülkeleri tercih ediyor ya da kendi ülkelerini terk etmiyor. 7 milyon Afgan mültecinin 5.5 milyonu çoktan ülkelerine döndü.

Zeit Online Türkçe Çeviri

Paylaş: Google Plus

Yazar: Unknown

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder

HAFTANIN POPÜLER KONULARI